10 Şubat 2009 Salı

denge.


son zamanlarda sıkça tükürdüğümü yalıyorum; ders almamacasına...

pişman mıyım? değilim. mutsuz muyum? yoo.

sonra farkediyorum ki asıl marifet yalayabildiğin kadarını tükürmekte.

o yüzden aferin bana -lan-.

22 Ocak 2009 Perşembe

Richard.













Bekliyordum zaten uzun zamandır. Niye beklediğimi hatta niye istediğimi de bilmeden...

8 ay gecikmeli gelmesi 'niye'lerimin cevaplarını vermem için yeterli bir zaman oldu aslında.

Soru: Niye?
Cevap: Korku.

Ama bu yalnızlık korkusu falan değil. Bildiğimiz; birçoğunuzun güleceği, bir diğer çoğunuzun da sahip olduğu -belki-, benimse talihsiz bir olay sonucunda taşımaya başladığım -ama artık taşımadığım- 'haşere korkusu'.

Talihsiz olaydı gerçekten ağzımdan böcek çıkması. Talihsiz olaylar silsilesinin son noktası da diyebiliriz kendisine. Camdan içeriye giren küçük sinekler, çöp kutusunu sinek basması, Rock 'n Coke'ta orda burda karşımıza çıkan tarla fareleri ve en sonunda bir ocakbaşı sefası üzerine içilen Türk kahvesinden çıkan kalorifer böceği... Ama en acısı da herifi kahvenin içindeyken keşfedemem; ağzımdan çıkartmam...

İşte böyle başladı 'haşere korkusu'. Devamı da var... Evden kertenkele çıkmasıyla mı başlasam, yoksa balkonumda ölen, benim uzun süre farketmediğim karganın kurtlanması sonucu evimin küçük kurtçukların istilasına uğramasıyla mı devam etsem bilemedim. En iyisi hiç detaya girmemek.

Ya haşere ilaçlamada çalışan bir sevgili bulacaktım, ya da kedi alacaktım. Tercihimi pastoral ortamdan yana kullandım.

Abim ve sevgilisi, Aralık ayı sonunda 3 aylık bir British Shorthair yavrusuyla geldiler. 8 ay boyunca beklediğim gri kuzu... (Şu 8 ay hikayesinin de sanki çok önemli bir olayı varmış gibi bir türlü bağlayamadım. Bir olayı falan yok. Doğum günümden bu yana geçen zaman dilimini anlatmaya çalışıyorum. Doğum günü hediyem...) Gerçek bir İngiliz olmasından mütevellit adı da Richard oldu. Charles olsun çok istedim ama annem bir türlü 'çarls' diyemeyince benim de hevesim kaçtı:

Annem: "E diyorum işte 'çars'".
Ben: "Hayır anne, arada 'l' var; çarls!"...

Neyse... Ev şenlik; kalabalığız ve Richard'ı izliyoruz. Mutluyum. Bir yandan da ilk defa kedi besleyecek olmanın heyecanı ve endişesi içerisindeyim. Sonunda herkes gitti ve Richard'la başbaşa kaldık. İşte tam o anda pişmanlık çanları çalmaya başladı. Evi keşfe çıkan Richard beyimiz ortadan kayboluyor ve ben her defasında onun peşinden 'acaba ne yapıyor' diye koşturuyordum. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti... Kendisinden sıkılırsam nasıl kurtulabilirim diye düşünürken, kucağıma geldi. Gurlamaya başladı, pozisyonunu aldı ve uyku moduna geçti. 'Huzur'un ne demek olduğunu ve o benden kurtulmak istese bile onu hiç bırakamayacağımı farkettim.

Miyav!